IŞİD’i Musul'dan çıkarmayı amaçlayan operasyon başladı. Operasyon, Türkiye'de daha çok Türkiye'nin katılımı ve Irak hükümetiyle Türkiye arasındaki gerginlik üzerinden tartışılsa da, Musul'da yaşanabilecek gelişmelerin çok farklı ve karmaşık boyutları var.
Akıllardaki ilk soru belli: Topraklarının yüzde 30’a yakınını kaybeden, dış militan akışı duran, maddi kaynakları büyük ölçüde kuruyan IŞİD ne kadar ve nasıl direnir?
Örgüt, 2014’ün yazındaki hızlı genişlemeden sonra 2015’in başından itibaren aşamalı olarak gerileme sürecine girdi. Bu dönemin başı sayılabilecek Ayn el Arap’ta (Kobani) yoğun ABD bombardımanı başlamasına rağmen burayı almak için büyük bir kaynak ve eleman harcamış, sonuçta hezimete uğramıştı. Bu stratejik hatadan sonra Suriye ve Irak'ta kaybedeceğini bildiği büyük çatışmalarda uzun süre direnmedi. Ele geçirdiği yerlerde işbirliği yaptığı yerel unsurları ön plana çıkarttı; asli silahlı gücünü en stratejik bölgelerini korumak için sakladı.
IŞİD'in genişlemesini sağlayan askeri ve siyasi önderliğin iki önemli ismi dışında tamamı öldürüldü. Ancak örgüt disiplinini yitirmedi. Çok yoğun bir karşı propaganda altında olmasına rağmen hâlâ baskın, sızma, karşı istihbarat, propaganda ve bombalı eylemlerini sürdürebiliyor, çok sayıda intihar eylemcisi kullanabiliyor.
Maddi kaynakları büyük ölçüde kurudu
Geri çekildikçe ilk ortaya çıktığı topraklara dönmeye başladı. Yerel desteği azalsa da hâlâ var. Kendisiyle işbirliği yapmayanlara uyguladığı acımasız yöntemler, örgütün zayıfladığı yerlerde yerel direniş oluşturulmasını kolaylaştırıyor.
IŞİD karşıtı koalisyon gittikçe genişliyor. Örgüt, genişleme evresinde Suriye ve Irak hükümetlerinden baskı gördüğü için işbirliği yapmaya hazır olan güçleri de karşısına aldı. Suriye'de Şam'ın Fethi başta olmak üzere çok sayıda yerel grup IŞİD’le savaşmaya hazır ya da savaşıyor. Irak'ta örgütün ilerleme safhasında onu destekleyen aşiretlerden oluşan güçler de şimdi karşısında...
Maddi kaynakları büyük ölçüde kurudu. Kontrol ettiği petrol ve diğer gelir kaynaklarından yoksunluğu, silah elde etmesi açısından da güçlük yaratıyor. Suriye ve Irak ordularından elde ettiği ağır silahların yanı sıra kısa sürede çabuk zenginleşmenin getirdiği yeni insan kaynağı ve savaş malzemeleri de vardı. Son dönemde bu konuda önemli sorunlar yaşıyor.
Dış dünyadan militan akışı sona erdi
IŞİD'in söyleminde önemli bir yer tutan, "genişleyen" ve "baki kalacak" bir devlet yapılanmasının önce genişleme kısmı çöktü. Şimdi de yaşama ihtimali azalıyor. Sınırlarda kontrollerinin artması sonucu geçişler azaldı, dış dünyadan militan akışı sona erdi. Kaybettiğinin yerine yeni adam koyamıyor. Zorunlu silah altına alma uygulaması başlattı.
Hal böyleyken, IŞİD'in olası hareket tarzı incelendiğinde, karşımıza üç ihtimal çıkıyor. Birincisi, geri dönmek üzere aşamalı çekilme. IŞİD eğer gerçekten merkezi planlama kapasitesini sürdürebiliyorsa, koalisyon güçlerini yavaşlatmayı, sonrasında aşırılıkçı tepkilere neden olacak kışkırtıcı darbeler vurmayı (kimyasal silah kullanmak, elindeki esirleri toplu olarak öldürmek, vb.) deneyerek şehir merkezinden güvenli yollarla kademeli olarak çekilebilir. Bu, IŞİD'in Musul'u tamamen bırakması değil aksine ikinci bir dalga için fırsat kollama hamlesi olarak değerlendirilebilir.
İkinci muhtemel senaryo, sonuna kadar direnme. Bu ihtimal, IŞİD'in gerekirse yok olmak pahasına uzun süreli bir şehir savaşına girmesini içeriyor. Bu senaryonun gerçekleşmesini iki şey tetikleyebilir: İlki, Irak ordusunun Musul halkını provoke edebilecek sembollerle şehre girmesi ya da milislerin açık varlığı. Selahattin ve Anbar IŞİD’den alındıktan sonra Sünnilerin geri dönüşünün zorlaşması, Şii milislerin bazı yerleşim yerlerini yıkması, kimi haksız uygulamalar, Irak'taki Sünni Araplar arasında endişe yarattı. Resmi kaynaklardan ‘birlik, beraberlik ve mezhepçilikten uzak Iraklılık’ mesajları verilse de sosyal medyada yayılan bilgiler nedeniyle Sünni Araplar'ın çoğu buna inanmıyor. Üstelik milis liderlerinin kışkırtıcı sözleri de tuz biber oluyor. Böyle bir durumda, IŞİD'in Musul’da etkin savunma yapması kolaylaşır.
IŞİD’ın muhtemel planı
Bir diğer etken, liderliğin çekilecek bir yer kalmadığı inancını taşıması. Musul-Rakka anayolunun kesilmesi ve Anbar'ın büyük kısmının alınmasından sonra geriye tek olasılık kalıyor, Suriye'de Deir ez Zor'a çekilmek. Ancak kaçış yollarının tıkanması ve çekilme sırasında yaşanabilecek ağır bombardıman bu olasılığı da azaltabilir. Bu durumda örgüt elindeki her türlü araç gereci kullanmaya yönelebilir.
Son senaryo ise, çöküş ve kaçış. Son dönemde Musul'da yerel direnişçilerin örgütlendiği ve kritik isimlere suikastlar gerçekleştirildiği yazılıyor. Yüzlerce kişinin Musul'u terk etmeye başladığı ve kritik yerlerin boşaltıldığı da söyleniyor. Bu bilgiler, IŞİD'in savaşmadan çekileceğine dair işaretler olarak yorumlanıyor. Ancak IŞİD'in direnmemesi, politik söylem ve psikolojik tutumunu tamamen yitirmesi ve bir daha hiçbir yerel unsuru harekete geçirememesi demek. Muhtemelen bu duyumlar, kamuoyunda iyimser bir beklenti yaratmak için kullanılıyor.
IŞİD'in en olası yanıtı, başlangıçta düşmanını tartabilmek, bir miktar hasar verebilmek, gelecekte kışkırtıcı yanıtlar üretmesini sağlamak ve çekilmesine izin verilip verilmeyeceğini görmek için sınırlı bir direnç sergilemek olacak.
IŞİD'in söylemindeki kadar "kıyametçi" bir örgüt olmadığı ortaya çıktı. Bu nedenle çözülmeden, az kayıplı bir direniş sergileyerek, yer altına inmek ilk tercihi olacaktır. Ancak açıkça mezhebi/etnik kimliğin yoğun sembolize edildiği bir yapıyla karşılaşması durumu değiştirebilir. Musul'un içinde IŞİD'e gönüllü destek vermeyen insanlar dahi çatışmanın mezhepsel bir hal alması halinde çatışmaya girebilirler. Bu halde IŞİD'in elindeki potansiyel insan kaynağı ciddi ölçüde artacağından uzun süreli bir şehir savaşına girebilir.
Koalisyon güçlerinin açmazları
IŞİD karşıtı koalisyon temelde iki yapıdan oluşuyor: Iraklı güçler ve yabancı devletler. Amaçları, IŞİD'i Musul'dan çıkarmak ancak sonrası için özellikle Iraklılar arasında kısa veya uzun vadeli olarak bir siyasi uzlaşı yok. Bu nedenle operasyon sırasında ve sonrasında nahoş sürprizler yaşanabilir. Koalisyonun askeri, politik ve stratejik açmazları var.
Operasyonun belkemiği ABD'nin ortakları, birbirlerinin rakipleri. Kürtler, Şii Araplar ya da Sünni Araplar arasında ne güven ne de siyasi uzlaşı mevcut. Rekabet sadece etnik ve mezhepsel boyutla sınırlı değil. Kürtler içinde KDP-PKK (hatta geniş Kerkük'le birlikte düşünüldüğünde KYB) Sincar hattında anlaşamıyor. Şiiler arası iç siyasal hesaplaşma da iyice kızıştı. Irak Başbakan Ibadi milisleri durdurmaya kalkar ve operasyonun ilk evresinde Irak Ordusu tökezlerse bunun bedelini siyasi olarak ağır öder. Eski Musul Valisi Nuceyfi Türkiye'nin de desteğiyle yeniden Musul'da ağırlık kazanma arayışında. Fakat Musul Vilayet Konseyi'nin eski valinin önünü açmaya hiç niyeti yok. Dahası, özellikle Selahattin'den gelen Sünni aşiretlerin bir kısmı Musul'daki IŞİD’cilere yakın geçmişte yaptıklarından ötürü büyük tepki duyuyorlar. Her bir grup diğerinden rol çalarak Musul'da öncelik yarışına girmek isteyebilir.
2003 benzeri tablo olabilir
Operasyonun politik anlamdaki açmazı ise Musul'da nasıl bir yönetim kurulacağı konusunda kilitleniyor. Bölgedeki her gücün planları ve hayalleri farklı. Musul'un kuzeyini kendisine bağlamayı hedefleyen KDP, Sincar'da kanton amaçlayan PKK, kaybettiği liderliği geri isteyen eski Vali ve şehirdeki kontrolü kendi iç güç mücadelesinin bir parçası olarak gören Şii Araplar ABD'yle birlikte Musul'a girmeyi planlıyor.
Musul'un kaderi herkes için önemli. Zira bağımsızlık iddiasındaki Iraklı Kürtler için Musul Operasyonu'yla ilişkili olarak başlayacak Havice Operasyonu nihai sınırların belirlenmesini sağlayacak. Şii Araplar açısından Irak'ın gerçek anlamda kontrole alınması anlamına geliyor. Sünni Araplar ise artık ya merkeze bağlı küçük yerel liderliklerle yetinecek ya da kendi federal bölgelerini kurmaya yönelecekler.
IŞİD bu topraklarda sadece çatışma çıkarmadı, son iki yılda bölgenin demografik yapısını baştan aşağı değiştirdi. IŞİD'in yayıldığı bölgelerden çıkarılan yerel azınlıklar evlerine dönmek istiyorlar. Bir çoğu büyük zorluklar yaşadı. Ancak dönerken aldıkları destekle onlar da kendilerine yapılanı sorumlu tuttuklarına uygulayacaklar. Yani bir anlamda 2003'e kadar yaşanan baskı nasıl Saddam rejimi devrildiğinde bir öfke patlamasına neden olduysa, aynı durumun bir benzeri Irak'ta muhtemelen yeniden yaşanacak.
Bu hassasiyetlere Irak'ı savunma hattının parçası olarak gören Türkiye ve İran gibi ülkelerle bölgedeki enerji kaynaklarını kullanmak isteyen diğer devletlerin yerel aktörlerle ilişkisi eklendiğinde, Musul muhtemelen Irak'ta kontrolsüzlüğün başlangıcı olarak anılacak.
IŞİD elbette Musul'dan çıkarılmalı. Ancak geniş çaplı bir uzlaşı ve gerçekçi bir planlamaya dayalı olmayan bu süreç Irak'ta yeni bir kaosun ilk adımı olabilir.
Doç. Dr. Serhat Erkmen, Ahi Evran Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi ve 21.YY Türkiye Enstitüsü Ortadoğu ve Afrika Masası Başkanı. Ümit Özdağ ve Sedat Laçiner ile birlikte 'Irak Krizi (2002-2003)' kitabını derleyen Erkmen, 21. Yüzyılda Sosyal Bilimler Dergisi'nin editörlüğünü yürütüyor.
Twitter'dan takip edin: @serhaterkmen
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Al Jazeera'nin editöryel politikasını yansıtmayabilir.